20 Haziran 2011 Pazartesi

Ben ben ben ben


Belki sizler de denersiniz...
Ben dün akşam denedim. Çok hoş oldu, dördümüz de karakoldaydık.

"Şunları bir araya toplayayım.
Bir güzel muhabbet edelim" diye düşündüm.
Mutfak işinden de anlarım.
Donattım sofrayı.
Bayağı uğraştım.
Hepsinin, ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim.
Bayağı da para gitti.
Birinin yediğini öbürü yemez.
Ötekinin içtiğini beriki içmez.
Dört kişilik sofra kurdum.
Mumları da yaktım. Bak hepsi, Erick Satie severdi. Hatırladım. Müziği
de ayarladım. Geldiler.
20 yaşında ben, 35 yaşımda ben, 40 yaşımda ben ve bugünkü ben,
dördümüz. Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
Yatıştırayım dedim.
"Sen karışma moruk" dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
Evin de içine ettiler. Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine.

Ömür dediğin üç gündür,dün geldi geçti yarın meçhuldür,
O halde ömür dediğin bir gündür,o da bugündür..

alıntı



Bir insan ömrünü neye vermeli
Harcanıp gidiyor ömür dediğin
Yolda kalanda bir yürüyende bir
Harcanıp gidiyor ömür dediğin

Yüreğin ürperir kapı çaLınsa
Esmeyen yelinden hile sezerler
Künyeler kazılır demir sandıkta
Savrulup gidiyor ömür dediğin..

Dışı eli yakar
İçi de senii
Sona eklenmeli sözün öncesi
Ayrılık gülüdür kör derelerin
Bölünüp gidiyor nehir dediğin

Bir insan ömrünü neye vermeli
Para mı onur mu taş dikenli yol
Ağacın köküne inmek mi yoksa
Çırpınıp duruyor yaprak dediğin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder