Ömür dediğin bir nefes işte o kadar kısa, bu hayatta.
İnsan doğar doğmaz niye ağlar ki? Bu kadar neye üzülür ki? Yaşayacaklarını mı bilir ondan mı korkar, yoksa sadece alıştığı ortamdan kompasımıdır onu ağlatan?
Önce ilk kelimeler, ilk adımlar derken büyüyüverirsin biraz daha. Sonra kelimeler cümlelere, adımlar koşmaya döner.
Çocukken konuşmayı bilmediğin için derdini anlatamazsın kimseye. Gidemezsin istediğin yere emeklemeden. Aslında büyüyünce de değişen bir şey yok.
Bazen ne kelimeler ne cümleler yeter anlatmaya. Her gün ayrı bir telaş. Sonu gelmeyen isteklerlerle dolu günler.
Bazen 24 saat yetmez insana. Yarına sarkar günler hep dünden kalma ahlarla vahlarla. Ne alacağını bilmeden baktığın bir alışveriş bizimkisi.
Dünya koca bir market, ne alacağını bilmezsen, kaybolup gidersin ihtiyacın olmayanlar içinde. Bir bakarsın ellerin dolu ve yükün ağır fakat hala unuttuğun eksikler var. Birde unuttuğumuz çoğu zaman denk gelmeyen bütçe var.
Dün yalan yalandı ama bugün gerçek. Hayat sadece aldığın nefes kadar kısa, geri kalan ise saniyelik fotoğraf kareleri kadar.
Her zaman bir telaş olacak, hiçbir şey bitmeyecek son gün bile yarım kalan işler olacak. Dert etme. Kim bitirebilmiş ki işleri.
İyilikleri çok olmalı insanın, keşkeler değil. Hayatın karı iyikilerin çokluğu. Öyle hayatın anlamını falan aramaya kalkmayın. Hem o da ne hani şu bir ömür boyu arayıp ta bulamadığımız şey mi? Bırakalım aramayı hem kim bulmuş ki.
Hayatı sorgulamadan yaşayalım. Var olmak başlı başına bir anlam zaten. Var olduğun anın tadını çıkar. Aldığın nefesi, yaşadığın hayatı ne kendine zehir et ne de zulüm.
Her insanoğlunun sonu aynı. Mutluluğu erteleme ve bazen sebepsiz de olsa mutlaka gül. Mutlu olmak için demli bir çay bir de sıcak sohbet yeter.
Unutma değmez çoğu zaman dert etmeye, gereksiz yere kibirlenmeye, umutsuzluğa ömür dediğin bir nefes.
Bekir Öztürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder